5 Ekim 2015 Pazartesi

Çok Satan Kitaplar Yerine Klasik Kitaplar Okumak İçin 5 Haklı Sebep


Dostlarıma, yakın çevremdeki insanlara ve neredeyse önüme gelen herkese yakındığım konulardan birini masaya yatırıyorum bugün. Çok satan ve çabuk tüketilen kitaplar hakkındaki yakınmalarımı, burun kıvırmalarımı, huysuz bakışlarımı açıklayacak bu içeriği, bir şeyleri kanıtlamaktan çok, belki de çoğu kişiye göre ön yargılarımın nedenini açıklamak için yazıyorum. Ama iddialı ve net nedenler sunacakmışım gibi bir başlık atmaktan da geri durmuyorum. O da benim iş güzarlığım, kendimi beğenmişliğim olsun.

1- Asıl klişe okuduğun kitapta tatlım!

Pek çok kişi klasik kitaplarda geçen hikayelerin klişe, sıkıcı ve çoğu zaman birbirine benzer olduğunu düşünür. Güya bu sivri zekalı tespitleri onları çok satan kitap ve kitapçıkların kucağına itmiştir. Oysa ki birazcık aklı olan bir kişi, klasiklerin yazıldığı tarihte klişe olacak bir ortamın olmadığını, o dönemlerde bu hikayelerin ilk kez yazıldığını ve zamanla pek çok amatör yazarın taklidiyle "klişe" sıfatını aldığını tahayyül edebilir.


2- Kurgu önemli arkadaşlar.

Klasik, modern klasik ve edebi kitapların kurgusu öyle kusursuz ve akıcıdır ki bu başarı film uyarlamalarında hiçbir şekilde tam olarak verilemez. Oysa ki bestsellerların filmleri hele de iyi bir yönetmenin dokunuşuyla genelde kitabından daha iyidir. Okumak yerine belki de izlemek gerekir.


3- Mesele hüznü ucuz bir acındırmaya dönüştürmemek.

Dostoyevski, Tolstoy, Dickens gibi usta yazarların hayata bakış açısı, kitaplarında bizlere sundukları mottolar ve dipnotlar uygulandığı takdirde başarıya, iyi insan olmaya, hayatı anlamaya yardımcı olacaktır.  Oysa ki Ahmet Batman gibi çok satan yazarların, “Sen benim en güzel filmimsin.” vb. sözleri, kişiyi ancak derin bir kış uykusuna ve gereksiz bir romantizme sürükler.

4- Hepimiz Gogol’un paltosuna mahkumuz.

Hikaye ya da roman yazmak isteyen, edebiyatı seven  pek çok kişi var. Pek çoğu bahsi geçen  kitapları okuyarak edebi bakış açılarını geliştirdiklerini, iyi bir okur olduklarını ve yazmak için ilham aldıklarını düşünüyorlar. Oysa ki klasikleri okumadan, edebiyatın doğduğu eserleri hatmetmeden iyi bir yazar olmak imkansız. Şu üç madde belki benim fikrim ama bu madde kesinlikle tartışılamaz.

5- Tarihi ilk ağızdan dinleme keyfi.

Hugo’dan Fransız İhtilali’nin Fransız halkına etkilerini dinlemek, Tolstoy ile 18. Rusyası’nın kentlerindeki ve köylerindeki yaşama tanıklık etmek gibisi var mı? Tarih kitaplarında dahi bulamayacağınız betimlemeler, ilk ağızdan tespitler hangi 20. yüzyıl kitabında var ki? Tabii ki yok.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaza yaza azalmaz ki sendeki özgür ruh!