31 Aralık 2015 Perşembe

2015'te Okuduğum Kitaplar!



Yeni yıla saatler kala hepimiz geçen sene neler yapmışız, nerelere gitmişiz, neler dinlemişiz, neler izleyip neler okumuşuz diye geçmişe küçük yolculuklar yapıyoruz. Sağolsun bazı uygulamalar işimizi kolaylaştırıyor. Dünyanın en çok kullanılan sanal kütüphanesi Goodreads de 2015'de okuduğumuz kitapları verdiğimiz puanlara, sayfa sayılarına ve okuma zamanıza göre sıralayıp bir kitap tüneli haline getirmiş. :) 







Ben 2015'te 117 kitap okumuşum. Okuduğum kitaplar toplam 30.261 sayfaymış. Bu yıl okuduğum en kalın kitap bana kol kası yaptıran 1415 sayfadan ve 2 ciltten oluşan Poe'nun tüm öyküleri olmuş. En incesi de D&R'da ayaküstü okuduğum Dövüş Kulübü'nün çizgi romanıymış. :)

Okuduğum kitapları ve verdiğim puanları görmek için görsellere ya da aşağıdaki başlığa tıklayabilirsiniz. 




Tüm dileklerinizin gerçek olduğu, gönlünüzce okuyup yazdığınız, en sevdiğiniz şeylere ve kişilere bolca zaman ayırabildiğiniz harika bir yıl olsun! 

2016'da da okuyarak güzelleşelim millet! 

Sevgiler!



30 Aralık 2015 Çarşamba

Bir Demet Tiyatro: Ben O İstanbul'u Çok Sevdim


Yunus Emre Kültür Merkezi'ni keşfettiğimden beri programını sürekli takip ediyorum. Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun oyuncuları, mütevazi ve derli toplu mekanı, dekorları ve harika oyunları bağımlılık yaratıyor. Daha önce yazdığım Hizmetçiler oyununu da burada izlemiştim. Ardından bir fırsat bulup da yazamadığım ama çok beğendiğim, Eskişehir Belediye Tiyatrosu'nda sahnelenip burada da gösterilen "Halktan Biri"ni de izledikten sonra her şeyin bir tesadüf olmadığına kanaat getirdim. :)



Geçen cumartesi izlediğim Ben O İstanbul'u Çok Sevdim oyununu da yine Yunus Emre Kültür Merkezi, Müşfik Kenter Sahnesi'nde izledim. Kadının şiddete ve baskılara karşı aynı anda hem güçlü hem de güçsüz bir duruş sergilediğini konu alan oyunun sonu pek istediğim ve beklediğim gibi olmasa da genel olarak akışı ve temposu çok iyiydi. Özellikle oyunun daha ışıklar kapanmadan, seyirci farkına varmadan başlaması fikri de hoştu.



Televizyon ekranlarından çok da yabancı olmadığımız Zeyno Acar'ın başrolü üstlendiği Ben O İstanbul'u Çok Sevdim'de çalan arabesk şarkılar ise bana kalırsa bu kara komediyi, karakterlerin duruşlarını ve hayal kırıklıklarını, gelgitlerini çok iyi bir şekilde tamamlayan unsurlardan biriydi. Oyunun gerçekliği konusunda da etkisi oldukça büyüktü. Özetle; zevkli, kah güldürün kah ince bir hüzünle saran bir oyuncu Ben O İstanbul'u Çok Sevdim. 



Vaktinizi güzel bir şekilde değerlendirmek, hayata bakış açınızı biraz sorgulamak, şiddete maruz kalan, dik durmaya çalışan, bocalayan insanların gözünden dünyaya bakmak, yaşamlarına konuk olmak için oyunu bu hafta sonu Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda izleyebilirsiniz. Bilet almak ve oyunları incelemek için www.bbt.bel.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. 



Oyunun Künyesi
Yazan: Özen Yula
Yöneten: Özen Yula
Süre: 70 dakika - Tek perde
Oyuncular: Zeyno Acar, İlkin Tüfekçi, Hüseyin Durak

Daha fazla bilgi için:
http://www.bbt.bel.tr/


Bunları da Seversin:

Bir Demet Tiyatro: Hizmetçiler


22 Aralık 2015 Salı

Onikiye Bir Var - Haldun Taner

Romandan çok öykü okumayı sevdiğimi, hatta yazmaya çalıştığımı bilmeyen yok sanırım. Hal böyle olunca farklı yazarların, farklı türlerdeki öykülerini okumak da bana büyük bir keyif veriyor.

Keşanlı Ali Destanı ve Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım gibi çok bilinen oyunlarını okuduğum Haldun Taner'in öykü yazarı kimliğini de uzun zamandır çok merak ediyordum. Bir - iki kez yeniden aklıma düşüverince artık zamanın geldiğini düşündüm. İyi ki daha fazla beklememişim.

"An an'ı kovalıyor, anlar sonsuzlukta eriyor."

"Her geçen saat ve gün uç uca eklenmiyor da, sanki hep aynı yere üst üste yığılıyordu. " 

Onikiye Bir Var, kafasının içerisinde kurulu bir saatle dolaşan, zamanı kendi içinde taşıyan ilginç bir adamın hikayesi ile başlıyor. Kitap ile aynı adı taşıyan bu öyküde, insan zaman olan bakış açısını, hayat karşısında aldığı tavrı sorgulamadan edemiyor. Ben bu öyküde pek çok satırı renkli post-itlerimle işaretledim.

İster öne git, ister geri; dünyanın denizleri biter efendi.

Böyle bir öyküyle başlayan bir kitabın basit ve oldukça sıradan hikayelerle devam etmesi ihtimali de olabilirdi. Ama her bir öykünün öyle kendine has bir kurgusu ve duygusu vardı ki kolayca kendilerini sevdirdiler. Bir köpeğin gözünden insanların hayatına da baktım, tuvalet temizleyen ve işine aşkla sarılmış bir kadınla da tanıştım. Tam da ülkemizin havasına suyuna uyacak trajikomiklikte bir akışla kopuk bir ayağın peşinden bile koştum. Tüm bunları okurken küçük nükteler, dokundurmalar ve dersler ile pek çok şeyi bir daha hatırladım.

"‘Tesadüf.’ İnsanlar, mantıklarının normal akışına uymayan olayları bu üç hece ile ne güzel ortadan kaldırıveriyorlar."

Kitap biterken şunun da farkına vardım. Özellikle yazmak isteyen, kurgulamayı, hikayeyi nasıl sürdürüp sonlandıracağını bilemeyen genç yazarlar için böyle öykü kitapları tam bir nimet. Ders kitabı gibi alıp okunacak, altı çizilecek, olay örgüsü çıkarılıp incelenecek öykülerin benzerlerini yazmaya çalışıp işin içine kendi duygularını katmaya çalışanlar eminim bir yerden sonra kendi yollarını bulacaktır. Bu hem kendime hem de yazmayı benim gibi çok seven arkadaşlara küçük bir not olsun.

"Yazarlık nedir? Bir hüsranın avuntusu. Bütün hüsranların avuntusu." 




19 Aralık 2015 Cumartesi

Viktor Pelevin - Mavi Fener



Geçen hafta Kadıköy Kafkas Pasajı'ndaki mezattan tamamen tesadüf eseri satın aldığım Viktor Pelevin'in Mavi Fener'i uzun zamandır okuduğum öykü kitapları arasında en iyilerden biri olmayı başardı.

Bu zamana kadar adını duymamakla çok şey kaybettiğimi düşündüğüm Rus yazar, zaten yazma konusunda öyle başarılı ki eleştirmenler kendisini Gogol, Nabokov ve Bulgakov ile kıyaslayacak kadar değerli bulmuşlar. Böyle bir kıyaslamaya girmekte ne kadar haklılar bilmiyorum ama Pelevin'in kendine özgü, yarı fantastik yarı da oldukça gerçekçi tarzda yazdığı öyküler beni çok etkiledi.

"Bir suçlu aramak anlamsız. Her idam kendi celladını bulur ve her birimiz bir cinayet yığının suç ortağıyız."

Mavi Fener'de okuduğum öykülerde; hayata ölümü bekleyen tavukların gözünden baktım, sıradan bir insanın rüyalarının içine girdim, bir hayvana aşkla bağlanmanın, bambaşka bir hayata sahipken kendini çok farklı bir konumda ve cinsiyette bulmanın nasıl bir şey olacağı konusunda azıcık da olsa fikir sahibi oldum. Uzun süre sonra farklı bakış açılarının aslında ne kadar çok şey değiştirdiğinin farkına vardım.

"Her günde, onu geçmişe ve geleceğe bağlayan bir an vardır. Ne hüzünlü bir yerdir bu dünya..."

Sakin başlayan, ucunun nereye gideceği belli olmayan ve sonunda çok sert, çok başka bir şekilde biten öyküler, bir şeyi yüzlerce farklı şekilde anlatabileceğimi yeniden görmemi sağladı. Öyle ki yer yer sağ gösterip sol vurmalarından afalladım. Her bir öyküye "Bu sefer hiç şaşırmayacağım. Bu öyküyü baştan çözeceğim." hevesiyle başladım. Kimi zaman başardım, kimi zaman yine şaşırdım. Birkaç öyküyü öyle sevdim ki, burada uzun uzun anlatmak istedim. Ama okuyacaklar için çok fazla tüyo vermemek, sürprizleri yok etmek istemiyorum.

"Eğer gerçekten seviyorsan, sevgi hissettiğinde sunduğun şeyin ne olduğunu düşünerek bulabilirsin senin için en iyi olan şeyi. Sana el sallayan kişiyi düşünürken ne hissettin?"
"Üzüntü."
"Bu demek oluyor ki, sendeki en iyi şey üzüntü ve sevdiğin şeyleri böyle karşılayacaksın."

Mavi Fener'deki öyküleri üç kelime ile tanımlamam gerekse; yalın, özgün ve anlamlı kelimelerini seçerdim. Ama dayanamaz; olağanüstü, hayalperest ve gerçek kelimelerini de eklerdim.


17 Aralık 2015 Perşembe

Planın Programın Hazır: 2016 Ajanda Seçenekleri


Yeni yıl yaklaşırken planlı, programlı yaşayan, "Ay ben yarın ne yapacaktım?", "Toplantı saat kaçtaydı?" , "Pera'daki sergi ne zaman bitiyordu?" gibi soruları düşünmek yerine hoop ajandasına bakıp rahat nefes alanların en çok sevdikleri aktivitelerden biri de tabii ki ajanda seçmek! Büyük, küçük, düz sayfalı, kareli, çizgili, her güne bir mottolu, özel tasarım ya da harika desenlere sahip ajandalar arasından seçim yapmak çok zor. İşinizi azıcık kolaylaştırıp bu yıl gözüme kestirdiğim ve en çok beğendiğim 5 ajandayı sizinle paylaşıyorum. İçlerinden birini seçiverin bence.


1- Kedili Ajanda 2016 - Mektuplar ve Pullar
Kırmızı Kedi'nin bir gelenek haline getirdiği Kedili Ajanda, tasarım itibariyle bana Metis'in her yıl çıkardığı ajandaları hatırlatıyor. 10x15 gibi küçük, hemen çantaya atılacak bir ebata sahip olması nedeniyle tercih edilebilir. İçerisindeki küçük notlar, çizimler de çok sevimli. Bir bakın derim. 

Etiket Fiyatı: 7,5 TL


2 - Sinek Sekiz Ajanda
Sinek Sekiz yayınevinin hazırladığı ajandada her güne bir sayfa ayrılmış. Çizgili sayfaların hemen altındaki sabah, öğle ve akşam bölümleri günün belirli saatlerindeki işlerinizi not almanız için ideal. Üstelik çok da dayanıklı olan ajandayı yıl boyunca kırıp bükseniz de hep aynı formda kalacakmış. 
Not: Bu ajandayı alırken kararsız kalıyorsunuz çok hoş kitaplar basan yayınevinin bu ajandanın 2015 serisinden kazandığı paraları kitap basmak için kullandığını söylemeyi de isterim. Gelişmeye ve büyümeye çalışan bir yayınevine hep destek, tam destek olmak gerek. 

Etiket Fiyatı: 15 TL


3 - Moleskine 2016 Peanuts Günlük Ajanda
Eğer paraya kıyıp hem güzel bir tasarıma sahip hem de kaliteli bir ajanda satın almak istiyorsanız bu ajanda tam size göre! Benim favorim Peanuts serisi oldu ama, R2D2'lu olan da çok sevimli. Daha pek çok tasarımı bulanan ajandalara D&R'ın sitesinden göz atabilirsiniz. 

Etiket Fiyatı: 87,5

4 - Mitoloji Ajandası 2016
D&R'da gezinirken sürekli elimin gittiği, çok da beğendiğim ajandalardan biri de Mitoloji Ajandası oldu. Mitoloji kitaplarıyla ünlü İsmail Gezgin'in hazırladığı ve Pinhan yayınevinden çıkan ajanda, Yunan ve Roma'daki zaman algısıyla günümüzdeki zaman algısının benzerliklerini göstermeyi amaçlıyor. Kedili Ajanda ve Metis Ajanda ile benzer tasarıma sahip ajandanın içerisinde notlar ve küçük çizimler var.

Etiket Fiyatı: 10 TL


5 - Metis Ajanda 2016 - Rüyanın Gör Dediği
Veee en güzelini en son bıraktım. Her sene satın aldığım Metis Ajanda, 2016 yılında rüya temasını işlemiş. Tüm yıl boyunca güzel rüyalar görmemizi temenni eden yayınevi, ajandanın içerisini yine harika yazılar, notlar ve çizimler serpiştirmiş. Hem uygun fiyatı, hem tasarımı hem de kullanışlılığıyla Metis ajanda bana göre bu yıl da harika.

Etiket Fiyatı: 5 TL



Sevgiler!

Kapak Görseli: 

@hellotodaycreate




14 Aralık 2015 Pazartesi

A Charlie Brown Christmas (1965)


Hazır yeni yıl yaklaşıyorken ve benim gözlerimde mutluluktan kalpler, minik yıldızlar parıl parıl parlarken size yılbaşı arifesi izleyeceğiniz sevimli bir öneri ile geldim!: A Charlie Brown Christmas


Pek çok çoğunuzun bildiğini düşünüyorum ama yine de hatırlayıp izleme isteği uyandırmak bana yeter de artar bile. Bunu da aşağıya koyacağım ve benim favorim olan şapşal sahnelerle kesinlikle ve kesinlikle başaracağım. Sıcak çikolatanızı alın ve yaklaşın çocuklar. Buram buram nostalji kokan A Charlie Brown Christmas başlıyooor!





Sally'nin Linus'a olan aşkı kadar sevimli bir şey var mı acaba? 

















Yeni yıl ruhu aslında her şey çok kötü gitse de sonunda mutlu bir sonun seni beklediğini fısıldar! Ben böyle öğrendim. :)








5 Aralık 2015 Cumartesi

Bir Demet Tiyatro: Hizmetçiler



4 Aralık Cuma akşamı, Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Jean Genet'in Hizmetçiler adlı oyuna gittik. Oyunu öyle çok beğendim ki sizinle de paylaşmak istedim.

Öncelikle oyunun oynandığı Müşfik Kenter sahnesi küçük bir kültür merkezinde yer almasına karşın olabildiğince iyiydi. Bu sahneye ilk gelişim olduğundan tereddütlerim vardı ama dekoru ve atmosferi görünce fikrim tamamen değişti. Hem Şirinevler metrobüs istasyonundan inince yürüme mesafesinde oluşu hem de Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun güzel oyunları nedeniyle burayı daha çok ziyaret edeceğim gibi gözüküyor.


Oyuna gelecek olursak... Minimalist ama hoş bir dekora sahip sahnede oyuncular deyim yerindeyse "kendini paraladı"lar. Öyle çok efor sarf edip öyle iyi kendilerini gösterdiler ki kimi zaman şiddetten ve muazzam konsantrasyonlarından dolayı şaşırıp kaldım.

İki hizmetçi kız kardeşin, hanımlarını öldürme planları yaparken kurdukları hayalleri, yaşamlarına isyanlarını, adaleti sorgulayışlarını anlatan oyun hüzünlü ve etkileyici bir sonla bitiyor. Daha önce Şehir Tiyatroları'nda oynanan oyunu izlemedim ama Solange karakterini canlandıran Elif Ürse'nin performansı karakteri daha iyi anlatamazdı. Öyle ki Elif Ürse bu rolüyle ödül de almış. Bu da oyunu izlemek için bir neden daha.



Nefret ve tutkunun iki hizmetçi kızın bünyesinde nasıl vuku bulup tehlikeli bir hal aldığını görmek isteyenler 19 ve 20 Aralık için yerlerini şimdiden ayırabilir. Keyifli seyirler!



Oyunun Künyesi
Yazan: Jean Genet
Çeviren: Salah Birsel
Yöneten: Oğuz Utku Güneş
Süre: 80 dakika - Tek perde
Oyuncular: Elif Ürse, Yelda Baskın, Nazan Koçak

Daha fazla bilgi için:
http://www.bbt.bel.tr/


Sen bunları da seversin:

İşte Benim Zeki Müren Sergisi
Grayson Perry - Küçük Farklılıklar


15 Kasım 2015 Pazar

Yaşasaydı Aşık Olurdum Diyebileceğim 5 Kitap Karakteri

Çocukluğumdan beri okuduğum kitapların içerisinde beni etkileyen onlarca karakter oldu. Bunlardan bazıları daha çocuk aklımla kalbime giren sevimli kahramanlar bazıları da daha sonraki yıllarda tavırları ve kişilikleriyle beni etkileyen genç adamlar oldu. "Yaşasaydı Aşık Olurdum Dediğim" ve tabii biraz da mübalağa ettiğim, ama çok sevdiğim, benim için yerleri ayrı olan 5 kitap karakteri arasında sizin de favorileriniz varsa aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.

Huckleberry Finn - Huckleberry Finn'in Maceraları / Mark Twain



Boyuna posuna bakmadan, çocukluğuna aldırmadan, büyüklerin dünyasında çıplak ayaklarıyla maceradan maceraya koşan Huckleberry Finn, her kadının ve küçük kızın sevdiği o haşarı tiplerden.


Teneke Adam - Oz Büyücüsü / L. Frank Baum 



Oz Büyücüsü benim en sevdiğim hikayelerden biri. Filmini çocukluğumdan beri kaç kez izledim bilmiyorum. Hikayede en büyük dileği bir kalbe sahip olmak isteyen ve bu nedenle Dorothy ile Oz Büyücüsü'nün peşine düşen Teneke Adam beni çok ama çok duygulandırır. Maddi olarak bir kalbi olmasa da dokunsanız ağlayan, her şeye içlenen bu sevimli karakterdeki ironi diğer karakterlerdeki durumlardan daha çok etkiler beni. O yüzden de içimde bir sevgi vardır bu hassas Teneke Adam'a.

Jesse Tuck - Ölümsüz Aile / Natalie Babbitt




Yine hem filmi hem de kitabıyla beni bambaşka alemlere götüren bir hikayenin kahramanı olan Jesse Tuck, hem kitaptaki o yakışıklı tasviri hem de hareketleriyle kalbimi kazanan karakterler arasında. Ölümsüz Tuck ailesinin duygularıyla hareket eden, delifişek oğlu, aşkının peşinde koşmasıyla ve ona ona saygı duymasıyla da beni çok etkilemişti.

Dean Moriarty -Yolda / Jack Kerouac



Dean Moriarty, gerçek hayattaki adıyla Neal Cassady, tehlikeli bir adam. Belki de beni ona çeken, etkilenmemi sağlayan bu tehlikeli,ne yapacağı belli olmayan, haşarı kişiliği. İnanıyorum ki Neal, sadece benim değil pek çok kadının etkilendiği bir karakterdir.

Zooey Glass / Franny & Zooey / J. D. Salinger



Salinger'ı, onun benim için yarattı dediğim Franny ve Zooey'sini anlatmama kelimelerim yetmez. Söyleyeceğim tek şey yaşasaydı, gerçekten kanlı canlı bir adam olsaydı Zooey bana çok iyi gelirdi. Umuyorum ben de ona.

Sen Bunları da Seversin:


1 Kasım 2015 Pazar

Kitap İncelemesi: Mucizevi Mandorin - Aslı Erdoğan

Kitaplar ve yazarlar konusunda biraz ön yargılı, huysuz, aksi ve kimilerine gereksiz gelecek bir seçiciliğe sahip olduğumu biliyorum. İnkar etmiyorum. Bu durumdan çoğu zaman memnun olsam da bazen istemeden elimin tersiyle ittiğim çok iyi öyküler, yazarlar, romanlar olduğunun da farkındayım. Ama huylu huyundan vazgeçmiyor işte.


"Bir şehir, ancak içinde sevdiğiniz biri olunca yaşamaya başlar."

Şans bu ki "Kırmızı Pelerinli Kent" kitabını geçtiğimiz günlerde okuyup hiç sevemediğim Aslı Erdoğan'ın ikinci bir kitabı elimde olduğundan ön yargılarımı bir kenara bırakıp isteksiz de olsa "Mucizevi Mandorin*"e başladım. Yazarı okumadan önce hep iyi yazdığını düşündüğümden olacak ki bu sefer inadımı kırdım. Bu sayede de daha önceki hislerimde yanılmadığımı görmüş oldum. :)


"Çünkü yeryüzündeki her insan, çirkin ördekler arasına düşmüş bir kuğudur."

"Mucizevi Mandorin" benim için okuması çok keyifli, çok akıcı ve çok duygulu bir kitap oldu. "Kırmızı Pelerinli Kent"in boğucu ve beni yoran akışının aksine, kitaptaki öyküler çok açık, belirgin ve netti. Bir gözü yaralı bir kadının peşinden Cenevre sokaklarını arşınlamak, onun zihnine ve ruhuna girmek, yaşadıklarını öğrenmek hoş bir deneyim oldu. Birkaç ayrı konuyu ele alan kitap birbirini tamamlayan alt öyküleriyle benim Salinger'da en sevdiğim şeyi, hikayeyi takip etme keyfini, yaşamama sebep oldu. Acaba bu yalnız ve bir gözü yaralı "hayalet" kadın, yazarın başka kitaplarında, öykülerinde de var mı?


"Biliyorum, bir insanın sevgisini kaybetmek, zorlukla ulaşılmış bir doruktan aşağı yuvarlanmaktır."

Depresif bir iç sesle, kendi hikayesini, yazdıklarını, içini anlatan kadının yanı sıra daha kısa, ne yalan söyleyeyim ilk öykü grubu kadar çok sevmediğim hikayelerle devam ediyor kitap. Ama o kadını dinledikten sonra sondaki öyküler nedense çok da ilgimi çekmedi. (Hoş sonlara doğru benzerlikler de yok değildi ama.) Keşke sadece bu kadını anlatsaydı kitaptaki tüm öyküler. Belki daha kuvvetli bağ kurardık.


"Günümüzde herkes insanın üzüntüsünü göstermek için ağladığına inanıyor. Bir insanın mutsuzluğunu kavramaktan öyle acizler ki, öylesine ufalıyorlar ki acının karşısında, gülünçler. "
"Tek bir veda bütün bir ömür sürüyor."

*Ben de bilmiyordum öğrendim: "Mandarin: Çin İmparotorluğu'nda yüksek kamu görevlilerine verilen ad"mış. 


25 Ekim 2015 Pazar

Yabancı Kitapları Güvenilir Yayınevleri ve Çevirmenlerden Okumak İçin 5 Sebep

Yabancı yazarların kitaplarını satın alırken -özellikle de klasikleri- en çok dikkat ettiğim şeylerden biri de çevirmeni ve yayınevidir. İyi yayınevi ve çeviri çoğunlukla kendini fiyatından ele verse de kimi zaman durum çok farklı olabilir. Bu nedenle yayınevinin yanı sıra çevirmeni de iyice araştırmak gerekir. Eğer böyle yapmazsanız aşağıdaki trajikomik olaylarla karşılaşabilirsiniz. Benden söylemesi.

1- Laz şivesiyle konuşan İngiliz köylüsü.


Hangi kitaptı hatırlamıyorum ama bir sahafın tavsiyesiyle, pek de içime sinmeyerek aldığım bir yayınevinin çevirdiği romanda İngiliz köylüsünün şivesi ayrılsın diye bariz bir Laz şivesiyle konuşuyordu. "Adam nasıl çevirsin o şiveyi, aksanı?" demeyin. Sevin Okyay bu işi pek güzel kotarır mesela.

2- Nasıl meydana geldiğini çözemediğiniz olaylar, olaylar.



Kötü çeviri kitaplarda dikkat çeken bariz aksaklıklardan birisi de dağınık ve karmaşık akıştır. Cümleler art arda geldiğinde bir olayı meydana getirir ama o olayın etkisi yoktur sanki, yavandır.

3- İlerlemeyen, gitmeyen, bitmeyen sayfalar.


Tolstoy için dahi "O adamın kitapları çok sıkıcı." diyen ve ağızlarına terlikle vurmak istediğim kişilerin hepsi kötü çeviri okuyup böyle ahkam kesiyor. Kötü çevrilen kitap yazarın maharetini gösteremediği için tabii ki sıkıcı ve kötü oluyor.

4- Dünyaca ünlü yazarları nasıl bilirsiniz?

Ünlü yazarların dilini ve tarzını en iyi şekilde anlamak için en doğru yol onu kendi dilinde okumaktır elbette. Böyle bir şansı olmayan biz zavallılar içinse en iyi yol kendimizi güvenilir bir çevirmenin kollarına bırakmaktır. O, kitabı öyle iyi çevirir ki biz sanki kendi dilinden okuyormuşcasına yazarı benimser, bir başka kitabında onun izlerini ve tavrını hemen tanıyacak hale geliriz.

5- Zamanın kıymetini bil.



Her şey bir yana kötü çeviri, okurun boşa kürek çekmesidir. Bir tat almaz, doğru bilgiye ve tada ulaşamaz. Hatta sonra aynı kitabı daha iyi anlamak ve görmek için iyi bir çeviriden yeniden okumak zorunda kalır.

Belki ilgini çeker:


21 Ekim 2015 Çarşamba

Kadıköy'de Kitap Alışverişi: Kafkas Pasajı


Ucuz kitap alışverişi nasıl yapılır, ucuz kitap nereden alınır temalı yazıların ilkine nihayet başlıyorum. Bu içerik, Kadıköy'de uygun fiyata kitap almak için sadece Akmar'a giden ve korsan kitap alıp çıkan akıllı bıdıklara gelsin. Öyleyse başlıyorum.

Kafkas Pasajı, Kadıköy Bahariye Caddesi'nde, Moda Sahnesi ile aynı binada yer alan -adından da anlaşılacağı üzere- bir sahaf pasajı.


İki katlı pasajın içerisinde toplamda 10-12 adet sahaf var. (Bu sayı daha düşük de olabilir. Çok emin değilim.) Fakat ben alışkanlık üzerine her gittiğimde sadece Onur Sahaf ile İkinci Şans Sahaf'a (Bu sahaf azıcık daha pahalı) uğrayıp çıkıyorum. Çoğu zaman bir kitap olsa dahi elim boş dönmüyorum. Özellikle Onur Sahaf'ın güzelim kitapları 5 liraya sattığı kitaplara mutlaka göz atıyorum. Son bir iki aydır İkinci Şans Sahaf da aynı şekilde dükkanının önüne 5 liralık bir stand açtı. Orada da arayıp taradıktan sonra istediğiniz birkaç kitabı bulmanız mümkün.



5 liraya satılan kitapları gördükten sonra diğerlerini incelemek çok çekici gelmese de 7-15 lira arası orijinal, çok zarar görmemiş, iyi yayınevlerinin bastığı kitaplar bulabilirsiniz. Bu fiyatın üstündeki kitaplar ise haliyle daha kalın, ciltli basım ve biraz daha "önemli" kitaplar.


Sahaf pazar günleri bu şekilde yarı kapalı oluyor. Bahsettiğim sahaflar ise pazar günleri de açık. Hafta içi gitmediğim için hiç bilmiyorum belki de kapalı olan sahaflarda da çok güzel kitaplar çıkabilir.

Gelelim güzel habere! Her pazar olmasa da kimi pazarlar pasajda birkaç sahafın ortak düzenlediği kitap mezatı yapılıyor. Güzelim kitaplar bir, iki, üç lira gibi komik fiyatlarla açık arttırmaya çıkıyor. Ben bu mezatlardan birine katılabildim. Aşağıda gördüğünüz kitapları da toplamda 20 liradan az bir fiyata aldım.

Yolunuz Kadıköy'e düştüğünde Kafkas Pasajı'nı ziyaret etmeyi hatta müsait olduğunuz bir pazar günü kitap mezatına katılmanızı tavsiye ederim.