29 Eylül 2015 Salı

Beş Rafa Elveda: Sıra Dışı 10 Kitaplık Modeli

Beş raflı sıkıcı kitaplıklardan sıkılıp yeni ve dikkat çekici bir kitaplık satın almak isteyenler için eminim ki bu kitaplık modelleri harika birer ilham kaynağı olacaktır.

1. "Kitap ve kahveyi bir arada severim." diyenlere: Fincan Kitaplık.


2. "Labirentte kaybolmaktansa kitaplarım arasında kaybolurum." diyenlere: Labirent Kitaplık



3. "Tamir işlerinden anlamam, ben anca kitap okurum." diyenlere: Ahşap Mengeden Kitap Rafı



4. "Keşke eşyalarım da Pisa Kulesi gibi olsa, simetriye ne gerek var?" diyenlere: Asimetrik Kitaplık



5. "En sevdiğim kitaplar yatağımın kenarında, en yakınımda olsun." diyenlere: Ahşap Yatak Önü Kitaplık



6. "Evde merdivenimi koyacak yerim yok." diyenlere: Merdiven Kitaplık


7. "Sadece kitaplarım olsun!" diyenlere: Görünmez Kitaplık


8. "En sevdiğim kitaplar, en güzel anılarımdır." diyenlere: Çerçeve Şeklinde Kitap Rafı


9. "Yeşili sever, kitaplarımı korurum." diyenlere: Ağaç Kitaplık


10. "İçimde bir Martha Steweart yatıyor." diyenlere: Doğalgaz Borusundan Kitap Rafı






28 Eylül 2015 Pazartesi

Kitap Listesi Hazırlamak İçin 9 Püf Noktası

Kendimi bildim bileli okuyacağım, izleyeceğim, gideceğim kısacası yapacağım her şeyin listesini yaparım. Yapmak istediğim ya da yapmam gereken şeyleri yazılı halde, sıra sıra önümde görmek, listede yazanlar hayata geçtiğinde üzerini renkli bir kalemle çizmek beni motive eder. Belki de en zevklisi son aşamada tamamlanmış işleri görmektir.

Tüm bunların yanı sıra hayatının büyük bir bölümünde okumanın yanı sıra ne okuyacağını not almış, düşünmüş, araştırmış biri olarak kitap listesi yapmamam imkansızdı. İşte şimdi uzun zamandır kitap listesiz yapamayan biri olarak deneyimlerimi paylaşma vakti geldi! Küçük adımlarla kendi kitap listenizi oluşturabilir, internetten alışveriş yaparken, sahafları, kitapçıları gezerken en azından ne alacağınızı 1 saat değil yarım saat bilemediniz 20 dakika düşüneceksiniz. E ne yapalım hepimiz biraz kararsızız. :)

1) Kitap listenizi bir kağıt ya da defterin üzerine yazın. 


2) Ama ne olur ne olmaz (kağıtlar kaybolur, defter ıslanır) bu listeyi bilgisayaranızda da hazırlayıp güncel tutun. Evde unutulan kitap listesi dışarıda kitap alışverişi esnasında tabletten, telefondan hemencecik kontrol edilebilir.  



3) Listenize ilk olarak çok sevdiğiniz yazarların okumadığınız kitaplarını dahil edin.



4) Okumadığınız dünya klasikleri, modern klasikler, ünlü tiyatro oyunları hatta çocuk kitaplarını listeye eklemeyi sakın unutmayın. Bunlar herkesin tarzına hitap eden, iyi bir kütüphane kurmak isteyen ve edebiyatı seven kişilerin mutlaka okuması gereken kitaplardır.



5) Sevdiğiniz yazarların kitaplarında bahsettikleri, örnek aldıklarını söyledikleri yazarları ya da kitapları not alın. Daha sonra küçük bir araştırma yapıp dilediklerinizi listeye ekleyin. Sadece bu yöntemle bir listeye onlarca harika kitap ekleyebilirsiniz.



6) Kitap listenizi güncel tutun. Bir yerlerde duyduğunuz, bir kitaptan not aldığınız, filmini ya da oyununu izleyip merak ettiğiniz (bence kitabı önce okumak gerekir ya neyse) kitap isimlerini listenize sıcağı sıcağına ekleyin. Onları küçük buruşuk kağıtlara, defter kenarlarına mahkum etmeyin.



7) Sadece yeni bir kitap eklemek için değil okuduğunuz ya da satın aldığınız kitapları işaretlemek için de zaman kaybetmeyin. Motivasyon zaman aşımına gelmez. 


8)Kitap listenize çizgi roman da ekleyebilirsiniz. Ahmet Batman kitaplarından, vampirli bol romantikli vakit kayıplarından çok daha yaratıcı ve hayal dünyasını zenginleştiren kitaplar olduklarını unutmayın.  



9)Kitap listesi hazırlıyorsunuz diye kitaplarınızı satın alırken illa ki sıralamaya uyacaksınız diye bir şey yok. Önemli olanın sizin almanız ve okumanız gereken kitapları görmek olduğunu unutmayın. 
Son olarak artan ve yüzlerce kitaptan oluşan kitap listenizi görüp gözünüzün korkmasına izin vermeyin. Ne kadar çok kitap o kadar çok seçecek!




20 Eylül 2015 Pazar

Kitap Günlüğü - 20 Eylül '15



Bu blogu açarken amacım; okuduklarım hakkında notlar alıp fikirlerimi paylaşacağım, hem şehir içinde hem şehir dışında gezip gördüğüm yerleri ve mekanları anlatacağım, gittiğim sergi ve müzeler hakkında yorumlar yapacağım bir alan kurmaktı. Bu alanda dilediğimi yazacak, yaptıklarımı ve anılarımı biriktirecek ve belki ilgisini çekere ya da faydalanır diye insanlara sunacaktım.

Bir mesai harcamayı aklıma koymuştum. Bu bir disiplinden çok yaptıklarımı kaydetmek ve düzenlemek olacaktı. Çok fazla beceremedim. Yoğun iş tempom buna bağlı olarak biraz rutin bir hal alan özel hayatım buna izin vermedi. Şimdi her ne kadar kendime yeniden söz vermeye korksam da daha çok gayret edeceğimi ve hayatımda beni mutlu edecek şeyleri çoğaltacağıma olan inancımın arttığı konusunda kendime güveniyorum. Sanırım bu her alanda güzel anılarımın çoğalmasına ve paylaşacak çok daha fazla şeyim olacağına da inanmamı sağlıyor.



Bu uzun ve çok fazla kişiyi alakadar etmeyen, sıkıcı iç hesaplaşmamdan sonra gelelim geçen haftadan itibaren neler okuduğuma...

En son Poe'nun tüm öykülerini okuduğumu ve birazcık utanarak (neden utanıyorsam?) bu öykülerden çok da hazzetmediğimi söylemiştim. Kararımın değişeceğini düşünüyor ve umut ediyordum ama olmadı. Biz uyuşamadık Poe ile. Beni heyecanlandıracağını sandığım öyküler bana göre çok yavandı. 



Neyse ki benim ruhuma, iç sesime ve zihnime oldukça uygun bir öykü ve deneme derlemesine başladım da neşem yerine geldi. Sait Faik'in ilk baskısı yanlış hatırlamıyorsam 1977 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılan "Balıkçının Ölümü - Yaşasın Edebiyat" adlı derleme kitabı yine beni hayal kırıklığına uğratmadı. Bu kez benim için özel olansa bu hikayeleri benimle aynı yaşta -23- yazmış olmasaydı. Acemilik çağının vermiş olduğu küçük aksaklıklar ve hatalar öyle doğal ve içtendi ki rahatsız olmayı bırakın daha çok sevmeme neden oldu.

SaitFaik'in öykülerini okurken bir yandan da adını sıkça duyduğum ve şiirlerini çok merak ettiğim Pablo Neruda'nın Cem Yayınevi'nden çıkmış Şiirler'ini okudum. Tuhaf bir tını, ahenk ve adını koyamadığım bir yabancılıkla karşılaştım. Sevdim ama alışamadım Neruda'ya.



Her iki kitabı da bitirdikten sonra geçenlerde sahafta karşılaşıp içindeki yazarları görünce gözlerimin parladığı "İlkgençlik Çağına Öyküler 2" adlı kitaba başladım. Selim İleri'nin düzenlediği kitapta benim çok çok sevdiğim ve çoğunu daha önceden okuduğum yazarların güzel öyküleri var. Öykülerin birçoğunu bildiğim halde zevkle okudum. Birinci cildini bulup satın almak isterim. Kim bilir belki bir başka sahafta karşılaşırım. Eğer sen de öykü seviyorsan ya da öykücüleri tanımak, yeni başladığın edebiyat serüvenine katkıda bulunmak istiyorsan böyle kitaplar hem çok işine yarayacak hem de çok hoşuna gidecektir. 

Denemeler'i ise burada anlatmak, kısaca değinmek gelmiyor içimden. Yeniden okumak, daha çok not almak istiyorum. Bir şeylerin farkına varıp karar vermek hiç kolay değil.

"İlkgençlik Çağına Öyküler 2"; yazmam, okumam ve düzenlemem gereken onlarca işin arasında benim okuma hızıma göre elimde biraz oyalandıktan sonra nihayet dün gece bitti. Ben de okunmayı bekleyen kitaplar arasından bana göz kırpan Jane Eyre'ye başladım. 

Bugün kitabı okurken düşündüm de her ne kadar çok okusak da kimi zaman en önemli kitapları atlayabiliyoruz. Jane Eyre'yi çok daha önce okumam gerekirdi. Ama öte yandan bu yaşımda ve bu bilincimle bu kitabı okuduğuma biraz sevinmiyor değilim. Bu kitapları bu yaşta özümsemek, daha iyi anlamak ve tahlil etmek daha kolay.

Ben şimdi Jane'in hoş sohbetine geri dönüyorum. 

Sevgiler!


5 Eylül 2015 Cumartesi

Kitap Günlüğü – 4 Eylül ‘15


Eylül ayına yeni bir okuma düzeni ile girdim. Koca koca kitapları taşımak omuzlarımı biraz isyana sürüklediğinden sanırım. Ne kadar sürer bilmiyorum ama bir süre, daha taşınabilir, ince kitapları yol kitabı olarak yanıma alacağım. Kocaman, sarılıp yatsam “Aman ne cılız şey yahu!” demeye hakkım olmayan ağır kitapları ise evde okuyacağım. Yolda bu kalın kitapların e-kitaplarını da okuyabilirim ama böyle hem daha çok kitap okumuş olacağım hem de  çeşitlilik yaratacağım. Bakalım nasıl gidecek?

Ayın İlk Kitabı: Paul Celan - Bademlerden Say Beni

Bu ayın ilk kitabı, bir şiir kitabıydı. Sevdiği kadını ve aşkı saçların yumuşaklığı ve gösterişiyle anlatan, yaşamı ve hiçliğin arasında o ince çizgiye koskoca bir deniz sığdıran Paul Celan’ın “Bademlerden Say Beni” adlı şiir kitabı, sözcüklerin arkasını eşeleyip azıcık huzura erebileceğiniz, “Şair bizim için hayatı özetlemiş. Bize susup düşünmek gerek.” diyebileceğiniz şiirlerden oluşuyor. Benim favorilerim Corona ile Su ve Ateş oldu.

Tolkien Masalları

Evet hala Yüzüklerin Efendisi’nin tüm filmlerini izlemedim, evet Hobbit vizyona girdiğinde heyecanlanmadım ama bu geçen haftaki mezatta Tolkien’in masallarını görünce “Bu kitap benim olmalı!” dememi engellemedi. Masallar, efsaneler ve mitler içinde kaybolup gideceğim bir gün. O kadar çok seviyorum. Çocuklar için ya da büyükler için hiç fark etmez! Hayal gücünün sonsuz bir yolculuğa çıktığı her sanat eseri benim için büyük bir nimet. Özellikle geleneksel bir dille, geçmişe yolculuk yapabileceğim, çok yalın bir dile sahip ama kurgusu sağlam öykü ve masalların yeri bende ayrı. Tolkien’in üç masalının bulunduğu kitabı da tam olarak bu özelliğe sahip olduğu için benden tam not aldı. Bu hevesle Hobbit kitabını da almak istiyorum ama azıcık bekleyip ateşin azalmasını izlemekte fayda var.


Poe ile Tanışma

Gelelim şu sıralar elimde olan kitaba. Uzun zamandır okumak için yanıp tutuştuğum ve okumaya başladığımda gerçekten heyecanlandığım Poe’nun öykülerinin daha çok çok başındayım ama ufacık bir hayal kırıklığım var maalesef. İletişim’in iki ciltlik baskını okuyorum ve öyküler harika bir şekilde sınıflandırılmış. Benim halihazırda okuduğum öyküler Poe’nun “Dehşet Öyküleri” olarak adlandırılmış. Bu bölümde yer alan ve şu ana kadar okuduğum öyküler çok dehşet etkisi yaratmayan, beklediğim etkileyici ve nefes kesici etkiyi vermeyen öyküler fakat tabii ki genel olarak değerlendirildiğinde iyiler. Sanırım beklentim fazla büyüktü. Ama yine de aradığım tadı geriye kalan öykülerde yakalayabileceğimi umuyorum. 



Gelecek hafta evden işe yolculuklarımda İstanbul Gizemleri adlı kitaba başlamayı planlıyorum. Edebi bir eserden ziyade bilgi veren, İstanbul’un sırlarını ve saklı kalan yanlarını anlatan bir kitap. Okuduklarımızı çeşitlendirmenin çok gerekli olduğunu düşünüyorum.

Not: Harry Clake'in Poe'nun öykülerini betimlediği çizimler sizce de harika değil mi?