15 Kasım 2015 Pazar

Yaşasaydı Aşık Olurdum Diyebileceğim 5 Kitap Karakteri

Çocukluğumdan beri okuduğum kitapların içerisinde beni etkileyen onlarca karakter oldu. Bunlardan bazıları daha çocuk aklımla kalbime giren sevimli kahramanlar bazıları da daha sonraki yıllarda tavırları ve kişilikleriyle beni etkileyen genç adamlar oldu. "Yaşasaydı Aşık Olurdum Dediğim" ve tabii biraz da mübalağa ettiğim, ama çok sevdiğim, benim için yerleri ayrı olan 5 kitap karakteri arasında sizin de favorileriniz varsa aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.

Huckleberry Finn - Huckleberry Finn'in Maceraları / Mark Twain



Boyuna posuna bakmadan, çocukluğuna aldırmadan, büyüklerin dünyasında çıplak ayaklarıyla maceradan maceraya koşan Huckleberry Finn, her kadının ve küçük kızın sevdiği o haşarı tiplerden.


Teneke Adam - Oz Büyücüsü / L. Frank Baum 



Oz Büyücüsü benim en sevdiğim hikayelerden biri. Filmini çocukluğumdan beri kaç kez izledim bilmiyorum. Hikayede en büyük dileği bir kalbe sahip olmak isteyen ve bu nedenle Dorothy ile Oz Büyücüsü'nün peşine düşen Teneke Adam beni çok ama çok duygulandırır. Maddi olarak bir kalbi olmasa da dokunsanız ağlayan, her şeye içlenen bu sevimli karakterdeki ironi diğer karakterlerdeki durumlardan daha çok etkiler beni. O yüzden de içimde bir sevgi vardır bu hassas Teneke Adam'a.

Jesse Tuck - Ölümsüz Aile / Natalie Babbitt




Yine hem filmi hem de kitabıyla beni bambaşka alemlere götüren bir hikayenin kahramanı olan Jesse Tuck, hem kitaptaki o yakışıklı tasviri hem de hareketleriyle kalbimi kazanan karakterler arasında. Ölümsüz Tuck ailesinin duygularıyla hareket eden, delifişek oğlu, aşkının peşinde koşmasıyla ve ona ona saygı duymasıyla da beni çok etkilemişti.

Dean Moriarty -Yolda / Jack Kerouac



Dean Moriarty, gerçek hayattaki adıyla Neal Cassady, tehlikeli bir adam. Belki de beni ona çeken, etkilenmemi sağlayan bu tehlikeli,ne yapacağı belli olmayan, haşarı kişiliği. İnanıyorum ki Neal, sadece benim değil pek çok kadının etkilendiği bir karakterdir.

Zooey Glass / Franny & Zooey / J. D. Salinger



Salinger'ı, onun benim için yarattı dediğim Franny ve Zooey'sini anlatmama kelimelerim yetmez. Söyleyeceğim tek şey yaşasaydı, gerçekten kanlı canlı bir adam olsaydı Zooey bana çok iyi gelirdi. Umuyorum ben de ona.

Sen Bunları da Seversin:


1 Kasım 2015 Pazar

Kitap İncelemesi: Mucizevi Mandorin - Aslı Erdoğan

Kitaplar ve yazarlar konusunda biraz ön yargılı, huysuz, aksi ve kimilerine gereksiz gelecek bir seçiciliğe sahip olduğumu biliyorum. İnkar etmiyorum. Bu durumdan çoğu zaman memnun olsam da bazen istemeden elimin tersiyle ittiğim çok iyi öyküler, yazarlar, romanlar olduğunun da farkındayım. Ama huylu huyundan vazgeçmiyor işte.


"Bir şehir, ancak içinde sevdiğiniz biri olunca yaşamaya başlar."

Şans bu ki "Kırmızı Pelerinli Kent" kitabını geçtiğimiz günlerde okuyup hiç sevemediğim Aslı Erdoğan'ın ikinci bir kitabı elimde olduğundan ön yargılarımı bir kenara bırakıp isteksiz de olsa "Mucizevi Mandorin*"e başladım. Yazarı okumadan önce hep iyi yazdığını düşündüğümden olacak ki bu sefer inadımı kırdım. Bu sayede de daha önceki hislerimde yanılmadığımı görmüş oldum. :)


"Çünkü yeryüzündeki her insan, çirkin ördekler arasına düşmüş bir kuğudur."

"Mucizevi Mandorin" benim için okuması çok keyifli, çok akıcı ve çok duygulu bir kitap oldu. "Kırmızı Pelerinli Kent"in boğucu ve beni yoran akışının aksine, kitaptaki öyküler çok açık, belirgin ve netti. Bir gözü yaralı bir kadının peşinden Cenevre sokaklarını arşınlamak, onun zihnine ve ruhuna girmek, yaşadıklarını öğrenmek hoş bir deneyim oldu. Birkaç ayrı konuyu ele alan kitap birbirini tamamlayan alt öyküleriyle benim Salinger'da en sevdiğim şeyi, hikayeyi takip etme keyfini, yaşamama sebep oldu. Acaba bu yalnız ve bir gözü yaralı "hayalet" kadın, yazarın başka kitaplarında, öykülerinde de var mı?


"Biliyorum, bir insanın sevgisini kaybetmek, zorlukla ulaşılmış bir doruktan aşağı yuvarlanmaktır."

Depresif bir iç sesle, kendi hikayesini, yazdıklarını, içini anlatan kadının yanı sıra daha kısa, ne yalan söyleyeyim ilk öykü grubu kadar çok sevmediğim hikayelerle devam ediyor kitap. Ama o kadını dinledikten sonra sondaki öyküler nedense çok da ilgimi çekmedi. (Hoş sonlara doğru benzerlikler de yok değildi ama.) Keşke sadece bu kadını anlatsaydı kitaptaki tüm öyküler. Belki daha kuvvetli bağ kurardık.


"Günümüzde herkes insanın üzüntüsünü göstermek için ağladığına inanıyor. Bir insanın mutsuzluğunu kavramaktan öyle acizler ki, öylesine ufalıyorlar ki acının karşısında, gülünçler. "
"Tek bir veda bütün bir ömür sürüyor."

*Ben de bilmiyordum öğrendim: "Mandarin: Çin İmparotorluğu'nda yüksek kamu görevlilerine verilen ad"mış.