27 Ekim 2016 Perşembe

Kitap İncelemesi: Aleksandr Puşkin - Byelkin'in Öyküleri


Selam!

Yepyeni öykülerle ve yepyeni bir kitap incelemesi içeriği ile karşınızdayım! 

İncecik bir kitap olmasına rağmen bitmeyen işlerim sebebiyle elimde azıcık sürünen Aleksandr Puşkin'in Byelkin'in Öyküleri'ni; mola verdiğim zamanlarda, yolda, yatmadan önce sızıp kalana kadar inatla okudum. Bitirir bitirmez da aklımda kalanları taze taze paylaşmak istedim. Bakalım neler hatırlıyorum?

Aleksandr Puşkin - Byelkin'in Öyküleri

Öncelikle bir anlaşalım; Puşkin zaten Rus edebiyatının en usta yazarlarından biri. Bunun yanı sıra hepimizin saygı duyduğu pek çok yazara da yol göstermiş. Bu açıdan üzerine çok konuşacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle "naçizane" fikirlerim arasında elbette ki "çok kötü" ifadeler olmayacak.

Puşkin'i ilk kez okumuyor olsam da daha önce okuduğum kitabı bir roman olduğu için aslında yeni bir deneyim oldu benim için. Kitap, yazarın çevresinden duyduğu gerçek öyküler oluştuğu için elbette ki baştan olumlu bir izlenim yarattı zihnimde. Zira, günlük hayatta gördüğü ya da duyduğu şeyleri yazan yazarlara ve gerçek hikayelere karşı bir zaafım var. Bkz: Sait Faik.

Öyküleri okurken bir yandan ailesini kaybettikten sonra mütevazi bir çiftlik hayatına geçiş yapan Puşkin'in hayatından küçük kesitler gördüm, bir yandan dönemin ilgi çekici ve merak uyandıran olaylarına şahit oldum. Zengin ve fakir genç kızlar, bir yerlere tutunmaya çalışan erkekler, hurafeler, entrikalar ve kumar masaları en temel konular arasında yer alıyor. "Şahane" ve "oldukça etkileyici" şeyler okuduğumu iddia edemeyecek olsam da her bir öyküden zevk aldım ve gerçekten bir şeylere tanık oluyormuş hissi yaşadım. Bu da benim için oldukça geçerli bir durum.

Unutmadan; kitabın "oyun içinde oyun" tavrı da çok hoş bence. Zira Puşkin girişte, kitaptaki tüm öyküleri Byelkin adlı birinin yazdığını not düşüyor. Bu da sıradan birinin gizli hikayelerini okuyormuş izlenimi yaratıyor. :)

İdefix'ten kontrol ettiğim kadarıyla kitabın şu an baskısı yok. Ya da umarım benim gözümden kaçmıştır. Ne olursa olsun Byelkin'in Öyküleri'ni gördüğünüzde hemen alıp benim gibi uzatmadan, birkaç saat içinde güzelce okuyuvermenizi tavsiye ederim.

Çok sevgiler!

21 Ekim 2016 Cuma

Lomocuğun Gözünden Ohrid


Selamlar!

Balayında Lomocuk da her yerde bizimleydi. Buna rağmen 2 film ile bitirdim 9 günlük tatili. Sanırım hala film kullanırken korktuğum için çok fazla fotoğraf çekemiyorum. :)

2 filmden birini (Diğeri henüz bitmedi, çekecek birkaç poz daha var) bir-iki hafta önce Lomo Store'a bıraktım. Taşınma telaşı yeni bittiğinden de ancak dün akşam alabildim. 

CD'yi ve filmleri teslim aldıktan sonraki merak ve heyecan hali çok tatlı oluyor. :)

İşte Lomocuk'un banyo sonrası görüntüleri!






Çektiğim tüm fotoğrafları görmek ve beni Lomography sayfasından da takip etmek için http://www.lomography.com.tr/homes/basakcolular adresini ziyaret edebilirsiniz.

Ohrid gezi içeriklerim için aşağıdaki bağlantılara tıklayabilirsiniz!



3 Ekim 2016 Pazartesi

Jane Bowles - Açık Havada Bir Gün


Merhaba! 

Evlilik, balayı, bitmeyen tadilat ve taşınma süreci -ki hala devam ediyor bu süreç- evden çalışma ve yeniden işe dönüş derken kitap okumak hayal olmuştu. Ama sanırım yavaş yavaş oturuyor düzenim ve okuma alışkanlığımı da geri kazanıyorum. 

Okuma düzenimi geri kazanmak için de kendime bir güzellik yapıp daha önce hiç okumadığım bir yazarın öykülerini okumaya karar verdim. Aslında elimde Lolita var ve kitabın yarısını geçtim ancak tazelenmek için yeni bir kitaba ihtiyacım olduğunu düşündüm. 

Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap Listesi'nden biraz olsun ayrılmak da, öykü okumak da çok iyi geldi.

Kitap İncelemesi: Jane Bowles - Açık Havada Bir Gün

Jane Bowles çok fazla üretim yapmış bir yazar değil. Hatta İdefix'te sadece bu kitabını görebildim. Ancak dilimize çevrilen "Ağırbaşlı İki Hanımefendi adlı bir romanı da varmış. Bulabilirsem okumayı çok isterim. (Belki de zamanında basılmış ama şu an basımı olmayan, Türkçe'ye çevrilmiş başka kitapları da vardır) 

Kitaba gelecek olursak... Bowles'ın öyküleri kesinlikle sıradan değil. Genel konulardan çok uzak bir bakış açısıyla, belki de her yerde karşılaştığınız ama ruhlarını gizleyen karakterlerle doldurmuş her bir öyküsünü. Hal böyle olunca sıkılmaktan ziyade; "Acaba neler olacak?", "Acaba ne anlatmak istiyor?" derken buluyorsunuz kendinizi. Zaten incecik bir kitap hemen bitiveriyor. 

Yeni yazarlara ve öykülere şans tanımanın ne kadar mühim olduğunu gördüğümüze göre siz de kitaplığınızda bulunan ya da herhangi bir yerde görüp merak ettiğiniz bir öykü kitabını satın almaya ve okumaya korkmayın olur mu?

Bakalım benim bir sonraki kitabım ne olacak?

Not: Kitaplarda post-it ile işaretlediğim bölümleri artık ayrı birer içerik olarak paylaşacağım. Eğer çok fazla yoksa da atlayacağım. Böyle daha iyi olacak diye düşünüyorum. 

Çok sevgiler!