14 Aralık 2017 Perşembe

Ekim - Kasım Aylarında Okuduğum Kitaplar - 2017


Selam! 👋

Son içeriğimden bu yana epey vakit geçmiş. Taslaklara girdiğim konu başlıkları dolayısıyla yazılacak içerikler de birikivermiş. Bugün takvime bakıp ayın ikinci haftasının bitmek üzere olduğunu görünce artık bir yerlerden başlamam gerektiğini düşündüm veee karşınızdayım!

Ekim - kasım aylarında okuduğum kocaman ve incecik kitaplar sayıca az gözükse de bana harika bakış açıları kattı. Bu iki ayda favori kitabım ise elbette ki Savaş ve Barış'tı. Siz de yıllardır okumaktan korktuğum bu kitaptan çekiniyorsanız lütfen tüm ön yargılarınızdan arınıp onu okumaya başlayın. Zaten güzelliklerinin detaylarını aşağıda anlatıyor olacağım.

Şöyle bir baktığımda 4 roman, 4 öykü ve 1 masal kitabıyla yılın son ayına hoş geldin dediğimi görüyorum. Bakalım aralık ayında bu yılki hedefimi gerçekleştirip "2017'de mutlaka okuyacağım 20 kitap" listesini tamamlayabilecek miyim?

2017 Ekim Ayında Okuduğum Kitaplar

İnce Memed 2 - Yaşar Kemal

Serinin ilk kitabında Yaşar Kemal'in sonsuza doğru akıp giden anlatım gücüne hayran kalmış, "Roman nedir?" sorusuna kısa ve öz bir tanım bulmuştum. İkinci kitap da aynı şekilde; akıcı, merak uyandırıcı, insanların yaradılışıyla ilgili alt metinlerle doluydu. Yaşar Kemal her şeyi o kadar net, o kadar dolaysız ve en gerçek haliyle anlatıyor ki kendinizi kaptırmamanız mümkün değil.

Yakupyan Apartmanı - Ala El Asvani

Mısır'ın eski ve yeni arasında kalmış insanlarını konu eden Yakupyan Apartmanı, siyasi ve duygusal çatışmaların bir arada ele alındığı bir roman. Hızlıca okunan, farklı kişiliklere sahip kişilerin içindeki bulundukları durumları kıyaslayarak çeşitli alt metinler sunan kitabı ben sevdim. 💛

Guarmentes Tarafı - Proust

Bunu yazmak haddime değil biliyorum ama sanıyorum Kayıp Zamanın İzinde serisinin hiçbir kitabında bu kadar sıkılmayacağım. Olaysız, uzuuun ve derin iç düşüncelerin, gözlemlerin yer aldığı kitap bitmedi, ilerlemedi.



2017 Kasım Ayında Okuduğum Kitaplar

Tekme Tokatlı Şehir Rehberi - Mevsim Yenice

Yeni ve genç yazarların kitaplarını okumayı çok seviyorum. Mevsim Yenice'nin ilk öykü kitabı olan Tekme Tokatlı Şehir Rehberi'ni de Nevşehir yolunda birkaç saat içerisinde okuyup bitirdim. Öykülerin özgün ve farklı hikayeleri güzeldi. Ancak ne yalan söyleyeyim yazar bunu yapmaya çalışırken doğallığını biraz yitirmişti. Bu tamamen benim fikrim elbette. Kitabı okuyup çok sevenleri de anlıyorum. Sadece, Sait Faik'in öyküleri gibi doğal, hayatın bir yerinden çıkıvermiş, az farklı ama az sonra da karşılaşabileceğim karakterlerin yer aldığı öyküler "benim" içime daha çok dokunuyor. Özetle; öyküler çok güzel ama benim beklentim farklı. 🙈

Orada Bir Yerde - Engin Türkgeldi

Birkutukitap.com kutusundan çıkan ve yine Nevşehir yolunda okuyup bitirdiğim Orada Bir Yerde'de fantastik ama belki de fantastik olmayan (!) çok yaratıcı öyküler var. Masalsı havası ve özgünlüğüyle Engin Türkgeldi'nin farklı eserlerinin de basılmasını merakla bekleyeceğim.

Savaş ve Barış 1. Cilt - 2. Cilt - Tolstoy

Kocaman kitapları severim. Ağırlıklarına aldırmadan çantama atıverir, sarılır gibi ellerimle kayrayıveririm. (Yok deli değilim.) Bu nedenle kalın diye kitap okumaktan korkmak bana saçma gelir. Ama Savaş ve Barış'ı okumaya nedense çok korkuyordum. Sanırım bunun en büyük nedeni büyük bir savaşı anlatan bir kitap olmasıydı. Tarihi ilgi çekici olmadığı ya da sanatla buluşmadığı sürece pek sevmeyen daha doğrusu bu tip şeyleri hatırlamayı hep beynimde reddeden biriyim çünkü. Ancak sene başında kütüphanede duran iki cilde göz kırpıp "Bu sene sizi okuyacağım." dedim. Yıl bitmeden de Savaş ve Barış'ı okuyup kütüphanedeki yerine yerleştiriverdim.

Kim derdi ki kitabın böyle su gibi akıp gideceğini? Tolstoy savaşı da savaşın içinde bambaşka konumda olan insanların hayat hikayelerini de öyle kusursuz bir kurguyla anlatmış ki roman favori kitaplarım arasında girdi. 💛

En yakın zamanda da Audrey Hepburn'ün oynadığı filmini de seyredeceğim. Kitabı okumadığım için erteleyip durmuştum.

Mutlu Prens - Oscar Wilde

Masalları ne kadar sevdiğimi anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Ancak Oscar Wilde bu işi pek becerememiş. Çok anlatacak bir şey yok. Se-ve-me-dim...

Sevgiler! 💙

17 Kasım 2017 Cuma

Bir Kutu Kitap Kasım Ayı Kitap Alışverişi

Selam! 👋


birkutukitap.com aboneliğim bu ay sona erdi. Üçüncü ve son ayda da yine üç kitap, 4 farklı ayraç ve bir kartpostal çıktı kutudan. Kutunun güzeli bana göre Tütüncü Çırağı oldu. Kendisi Goodreads'te de güzel yorumlar almış. Hoş hepsi için fikrim okuduktan sonra değişeceği için şu an ne desem boş. 😶


İşte kasım ayında Bir Kutu Kitap kutusundan çıkanlar:

* Tütüncü Çırağı - Robert Seethaler
* Aşk Hikayesi - Erich Segal
* Babam Beni Şahdamarımdan Öptü - Ozan Önen


Bu ayın kitap ayraçlarında; Tezer Özlü, Turgut Uyar, Nazım Hikmet ve Virginia Woolf'un sözleri vardı. 

Benim favorim her zamanki gibi Tezer Özlü.

Bu içeriği de onun sözleriyle bitiriyorum o halde. 😊

"Her şey geçiyor ve hiçbir şey geçmiyor."

Sevgiler!

Diğer birkutukitap.com Kutuları



Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

12 Kasım 2017 Pazar

İzlediğim Filmler: The Intern - Stajer (2015)


Selam! 👋

Genellikle televizyondan film izlemiyorum. Ancak geçtiğimiz günlerde kanallar arasında gezinirken ekranda Robert De Niro'yu görünce kendimi filme kaptırıverdim. Şansıma yeni başlıyordu. 

The Intern; kafa dağıtmak, belki biraz ilham almak ve keyifli bir saat geçirmek için oldukça uygun bir film. Neden bilmiyorum ama Robert De Niro gibi karizmatik adamları böyle eğlenceli filmlerde izlemek çok hoşuma gidiyor. 



Pek çok kişi De Niro'nun bu filmde oynayarak büyük bir hata yaptığını yazmış. Bana kalırsa usta oyuncu bu role çok yakışmış. Başrolde ona eşlik eden Anne Hathaway de rolüyle güzel bir uyum yakalamış. Özele; filmi yazan ve yöneten Nancy Meyers başarılı bir iş çıkarmış. 


Sıcak, samimi bir film izlemek istiyorsanız ve amacınız hayatınızı değiştirecek bir filmle tanışmak değilse The Intern (Stajer) beklentilerinizi karşılayacaktır. 

Şimdiden iyi seyirler! 📺

Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

10 Kasım 2017 Cuma

İyi ki Doğdum, Yeniden Kapadokya, Yolda Biten Kitaplar

Selam! 👋


Bugün itibariyle yeni yaşımın ilk haftasını doldurdum. 🎇🎉🎂

Hem yoğun hem yorucu ama çok keyifli bir hafta geçirdiğimi söyleyebilirim. Daha önce yeni yaşımın ilk günlerini önemsemez, "bütün yılım böyle geçebilir" klişesini "bütün yaşım böyle geçebilir" şeklinde yorumlayıp da heveslere kapılmazdım. Sanırım yaş geçtikçe (26 yaşına girdim bu arada) bu tip küçük uğurlar ve inançlar ile ayakta kalmaya daha meyilli oluyorsunuz. Eğer ki ucunda yeni yaşlar ya da yeni yıllar için çok da ütopik olmayan hedefleriniz varsa mutsuz olup hayal kırıklığına uğramayacağınız için bu tip şeylere değer vermeniz hiç de kötü bir şey değil bence.


Ne diyordum? Yeni yaşımın ilk haftası yoğun ve yorucu geçse de çok keyifliydi. Cuma günü iki pastanın önünde dilekler tuttum. Akşam da hafta sonunu güzelleştirmek üzere Kapadokya'ya doğru yola çıktık. Uzun yıldır aldığım en güzel hediye bu tatil olabilir.


4 sene önce, yine bir turla Kapadokya'yı gezmiş çok sevmiştim. Hayalim bu güzel yerleri benim gibi seyahat etmeyi ve doğayı çok seven eşimle görmekti. O da bu yıl hayalimi gerçekleştirdi. Onun sayesinde yeni yaşımın ilk iki gününde çok sevdiğim yerleri bir kez daha gezme fırsatı yakaladım. Üstüne üstlük daha önceki turda gezemediğim yerleri de bu seyahatte ziyaret edebildim. Gezinin tüm detaylarını ilerleyen günlerde tek bir içerikte paylaşıyor olacağım. Umarım faydalı ve sevilen bir içerik olur. 😇


Uzun bir otobüs yolculuğu yaptığımızdan yol boyunca güzel manzaralar eşliğinde düşünmek, şükretmek ve bol bol okumak için epey vaktim vardı. Yeni yerleri keşfetmenin, üstelik bunu hayatının merkezine koyduğun ruh eşinle yapmanın ne kadar güzel ve değerli olduğunu bir kez daha gördüm. Bir gülümsemesine, uykuda parmaklarımı bilinçsizce kendi parmaklarına sürtmesine, benim için düşündüğü yüzlerce güzel şeye her anımda şükrettiğim gibi bu gezide de aynı şekilde kahkahaların arasına binlerce şükür sıkıştırdım içimden. 💛

Ve yanımdan geçen ovalar, arabalar, karanlıklar eşliğinde iki öykü kitabının içine gömüldüm:


-Orada Bir Yerde / Engin Türkgeldi

-Tekme Tokatlı Şehir Rehberi / Mevsim Yenice

Belki de iki gün üst üste okuyup bitirdiğimden belki de gerçekten "ruh" olarak benzer özellikler taşıdığından iki kitaptaki öykülerin de farklı yanları bana çok ortak geldi.

Bir solukta okunan farklı ve özgün öykülerle tanışmak isteyen ama çok da fazla beklenti içine girmeyen naif okurlar bu iki kitabı da çok sever bana kalırsa.

Şehre döndükten sonra iki kitapla ara verdiğim Savaş ve Barış'a geri döndüm bu arada. Şu an son bölümleri okuyup ikinci cilde geçmek için sabırsızlanıyorum.

2017'de mutlaka okuyacağım 20 kitap listesini tamamlayacak mıyım merak içindeyim. Bana bol şans dileyin!

Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

2 Kasım 2017 Perşembe

Karadeniz Turu 5. Gün: Yine Yeniden Trabzon (Sümela, Hamsiköy, Ayasofya, Atatürk Köşkü)

Selam! 👋

Karadeniz turumuzun son günü ile -nihayet- karşınızdayım! 5. günümüzde Trabzon'daki gezilecek yerleri ziyaret ettik. Aslında 2. gün de Trabzon'da birkaç yeri gezmiştik ancak son gün daha çok şehir içinde kalan mekanları görüp turumuzu sonlandırdık.

Altındere Vadisi Milli Parkı ve Sümela Manastırı


5. günün sabahı ilk durağımız yeşillikler içerisinde yer alan Altındere Vadisi Milli Parkı oldu. Amacımız güzeller güzeli Sümela'yı görmekti.

Sümela Manastırı şüphesiz ki Trabzon'un en meşhur, en çok ziyaret edilen mekanı. Dolayısıyla bir Karadeniz turu içinde mutlaka ziyaret edilen yerlerden birisi de bu kilise. Halihazırda restorasyonda olduğu için ziyaret edemedik ancak Altındere Milli Parkı'nın bir noktasından onu izlemek bile güzeldi. Kayalıkların ucunda, aklın hayalin almadığı bir şekilde sapasağlam duran bu yapı gerçekten de büyüleyici değil mi?


Son günde hava kapalı olduğundan karanlık ve kasvetli fotoğraflar çıktı ortaya. Ama bu haliyle de çok hoş görünüyor bana kalırsa. 

Hamsiköy





Sümela dönüşünde Hamsiköy'e uğrayıp enfes sütlacın tadına baktık.

Aslında Hamsiköy rotamızda yoktu ancak Sümela Manastırı sonrası birden tüm tur ahalisine sütlaç aşkı gelince gideceğimiz noktaya Hamsiköy üzerinden gitmeye karar verdik. Yani Hamsiköy'e gitmemizin tek sebebi bu leziz sütlaç. 🙈

Sütlaç beklediğimizin de üstünde bir lezzete sahipti. Üzerindeki kaymağı kaşıkla aldıktan sonra aşağısında klasik kıvamına göre daha sıvı bir sütlaca ulaşıyorsunuz. Köy sütünün tadı da kokusu da kendini o kadar belli ediyor ki! Üzerindeki fındıklar da sütlaca ekstra bir lezzet katıyor. Yolunuz Trabzon'a düşerse Hamsiköy sütlacının tadına mutlaka bakın! Nefis sütlacı Kardak Dinlenme Tesisleri'nde yediğimizi de belirteyim.


Trabzon Ayasofya Müzesi


Hamsiköy'den yemyeşil manzalar eşliğinde ayrılıp şehir merkezindeki Trabzon Ayasofya Müzesi'ne geçtik. Dini yapı, İstanbul'un Latin işgalinden sonra şehre gelen Kommenos ailesine mensup I. Manuel tarafından yaptırılmış.




Bu özelliğiyle Geç Bizans Dönemi'ne ait olan yapı, kilise özelliğini 17. yüzyılda kaybedip şehrin Osmanlı topraklarına dahil edilmesinden sonra (işgalden hemen sonra değil de bir süre sonra ihtiyaç üzerine dönüştürüldüğü biliniyor) cami olarak kullanılmaya başlanmış.

Müzeye dönüşme süresi ise 1958-62 yılları arasındaki restorasyon sürecinden sonra gerçekleşmiş. 1. Dünya Savaşı'nda Ruslar tarafından farklı amaçlarla kullanıldığından restorasyon ihtiyacı duyan yapı 1964 yılında müze haline getirilmiş.

Mimari özellikleri bakımından Gürcistan'daki kiliselere çok benzeyen Trabzon Ayasofyası, muazzam bir taş işçiliğinin eseri. Şehirde de en popüler turistik mekanlardan biri. Hatta özel günler için fotoğraf çektirmeye gelen yerli turistler de oldukça fazlaydı.



Atatürk Köşkü Müzesi


Trabzon'un en zenginlerinden Konstantin Banayadis tarafından yaptırılan ve dönemin en lüks yapılarından biri olan köşk, mübadele sonrası devletin himayesine geçmiş. Atatürk de Trabzon ziyaretlerinde kamu himayesine giren bu köşkte ağırlanmış.

Hem kardeşi Makbule Hanım hem de Atatürk bu evi çok sevdiğinden köşk Atatürk'e hediye edilmiş. Ancak sadece 1930 ve 1937 yıllarında kalabildiği köşkü bir daha ziyaret etme fırsatı olmamış. Yapı, ölümünden sonra Atatürk'ün hatıralarını korumak için de müze haline getirilmiş.

İşte güzeller güzeli köşkten birkaç kare...










Tüm mekanları gezdikten sonra da Akçaabat'a geçip enfes köfteler yedik. Sonrasında ise Sürmene ve Ordu'da alışveriş için birkaç yere uğrayıp İstanbul'a doğru yola çıktık.

Aslında ilk içerikte de söylediğim gibi hayalimiz GAP turu yapmaktı. Son anda iptal olan turun yerine aklımızda olan ama çok da hevesli olmadığımız bir Karadeniz turu satın alıverdik. Ancak şöyle bir bakıyorum da gerçekten keyifli ve güzel anıların olduğu bir 5 günün sonunda huzur içinde eve döndük. 

Bu tatili unutulmaz kılan durumlardan biri de yıl dönümümüze sayılı günler kala yeniden nişanlanmamıza vesile olan bir yüzük ile karşılaşmamız oldu. Eşimin bana evlilik teklifi için özel olarak yaptırdığı yüzüğün kaybolmasından sonra çok üzülmüştüm. Ancak onun yerini doldurmasa da Trabzon'da çok özel bir yüzükle karşılaştık. 85 yıllık, rengi benim alyansımın ve eski yüzüğümün olduğu gibi gül altın, üç küçük elmas taşla süslenmiş, zamanında Rum bir kadının takmaya kıyamadığı için senelerce sandığında sakladığı bir yüzüktü bu. Parmağıma taktığım an eşimin yüzündeki mutluluğu hiç unutmayacağım. 

Umarım bir sonraki gezimiz de bize böyle güzel ve hoş anılar kazandırır. 🙏

Turun ilk 4 gününde neler yaptığımızı merak ediyorsanız aşağıdaki içeriklere göz atabilirsiniz.



Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚


1 Kasım 2017 Çarşamba

İzlediğim Filmler: Maudie (2016)


Selam! 👋

Geçtiğimiz hafta sonu; naif, sıcak, duygu dolu bir film izledim: Maudie

Eklem rahatsızlığı olan ve bu nedenle ailesi tarafından sürekli bakıma muhtaçmış gibi muamele gören Maudie, ailesinden kalan evin satıldığını öğrendikten sonra kendi ayakları üzerinde durmak için bir yol aramaya başlar. Bir mağazada gördüğü temizlikçi ilanına hiç düşünmeden başvurur. Böylece yolu yetimhanede büyümüş, sert mizaçlı ve ileride kocası olacak Everett ile kesişir. 

Hayatında pek çok zorluk yaşamış Maudie'nin Everett ile ilişkisi de çok kolay olmaz ancak evi renklendiren çizimleri Everett'i de ona doğru çekmeye başlar. Zamanla bu yeteneğinden para da kazanmaya başlayan Maudie birden büyük bir ün sahibi olur. Artık hayatında tek bir eksik vardır...



Başrollerinde Sally Hawkins ve Before Sunrise ile tanıdığımız Ethan Hawke'in yer aldığı filmi Aisling Walsh yönetmiş. Bana kalırsa hem yönetmen hem de oyuncular harika bir iş çıkarmış. 


İzleyip seveceğiniz belki de favori filmleriniz arasına ekleyeceğiniz Maudi'nin hayat hikayesinin gerçek olduğunu da eklemek istiyorum. 


Veee son olarak işte gerçek Maudie. Hem de kapısının önünde, elinde meşhur kış resimlerinden biriyle. 💙🎈



Şimdiden iyi seyirler! 📺

Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

31 Ekim 2017 Salı

%50 İndirimli Kitap Alışverişi!

Selam!👋


Bu ay Enpara'nın %50 kitap indiriminden faydalanıp (Eğer ayın Enparalısı olursanız yapacağınız 50 TL'lik kitap alışverişinin yarısını Enpara ödüyor) kitapyurdu.com üzerinden 4 kitap satın aldık! 

Normalde kitapyurdu.com'u tercih etmesem de kampanya şartlarından ötürü (İndirim kazanmak için belirli sitelerden alışveriş yapabiliyorsunuz) tüm kitapları buradan sipariş ettim. Ama kitapları korumak için güzelce sarmaları ve hızlı şekilde teslim etmeleri nedeniyle sonu mutlu biten bir alışveriş yapmış olduk. 

Bu tip büyük indirimlerde genellikle daha kalın ve pahalı olan kitapları tercih ediyoruz. Bu nedenle eşimle birlikte ikişer kitap satın alıp 50 TL'lik kotamızı doldurduk. İşte satın aldığımız kitaplar!

Kurtlarla Koşan Kadınlar - Clarissa P. Estes

Tristram Shandy Beyefendi'nin Hayatı - Laurence Sterne

Taksitle Ölüm - Louis Ferdinand Celine

Çatalhöyük Leoparın Öyküsü - Ian Hodder

4 kitabı hem kitapyurdu.com'un online indirimleri hem de Enpara'nın kampanyası sayesinde oldukça uygun bir fiyata satın almış olduk. 


Yılın son iki ayında 2017'de okuyacağım 20 kitap listesinden kalan kitapları bitiriyor olacağım. Yılbaşında yepyeni kitaplarımı okumaya başlamak için sabırsızlanıyorum! 💙🙌

Ekim 2017'de Yayınladığım Kitap Alışverişi İçerikleri



Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

25 Ekim 2017 Çarşamba

Karadeniz Turu 4. Gün: Rize

Selam! 👋


Eylül sonuna doğru, 25 - 30 Ağustos 2017 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Karadeniz turunu anlatan ilk içerikleri yayınlamaya başladım. Bana kalırsa her günü ayrı ayrı ele almak hem çok uzun ve karışık içerikler oluşmasını hem de ziyaret ettiğim yerleri size daha iyi anlatabilmemi sağladı. Tabii her gün için özel bir içerik yazmam da daha fazla zamanımı aldı. İçerikleri hayal ettiğim gibi iki haftada tamamlayamadım. 🙈 Ancak kasım ayında küçük bir seyahat planımız ortaya çıkınca yeni tatil öncesi kalan iki günün içeriklerini yazmak, geldikten sonra da sadece yeni gezimizi anlatmak için vakit harcamak istedim. Ve sonuç olarak bu turda; en keyif aldığımız, en yeşil, en mis havalı günü anlatmak için karşınızdayım! 😇😍

Not: Bu içerik bol konuşmalı olmasa da bol fotoğraflı olacak. Şimdiden söyleyeyim!

Zil Kale


Rize Çamlıhemşin'de bulunan Zil Kale, sarp bir kayanın üzerine inşa edilmiş. Denizden 750 metre yüksekte yer alan kale, ziyaretçilerine harika manzaralar sunuyor. Yeşilliklerin çevrelediği Zil Kale, 1. derecen sit alanı olarak kayıtlara geçmiş. Bölgedeki en önemli yapılardan biri olarak görülüyor. 




Günümüzde oldukça iyi durumda olan yapının manzarası yukarı çıktıkça daha da görkemli bir hal alıyor. Bu arada küçük bir not: Ben kaleleri gezerken burada görev yapmış askerlerin ayak izlerini aramayı, onların zamanında neler yaşadığını hayal etmeyi seviyorum. Özellikle de eğimli rampalarda, zor çıkılan dar merdivenlerde. 😊



Kaleyi gezerken Karabaş da bize rehberlik etti. 😊

 Palovit Şelalesi


Palovit Şelalesi'ne inen kütük merdiven.

İlk durağımız Zil Kale sonrası Kaçkar Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Palovit Şelalesi'ni ziyaret ettik. Yeşilliklerle çevrili, yaklaşık 15 metre yükseklikten akan şelaleyi yakından görmek, azıcık ıslanıp ferahlamak(!) için kütükten yapılmış bir merdiven bulunuyor. 


Şelalenin dibine indiğinizde inanılmaz bir serinlik hemen kendini hissettiriyor. Kışın burayı hayal bile edemiyorum. Yukarı çıktığımızda sanki ahmakıslatan yağmuruna yakalanmışcasına ıslanmıştık. 🙈

Çok güzel, doğaya sarılıyormuş gibi hissettiğiniz bir yer burası. Aslında bunu tüm Rize için söyleyebilirim. 🌲🌳🍀🌿

Bu arada küçük bir not: Zil Kale'nin bulunduğu bölgeye çıkmak için Çamlıhemşin'den minibüse bindik. Zira büyük tur otobüslerinin ve Karadeniz yollarına alışkın olmayan sürücülerin geçebileceği yollar yok milli parkta. 

Gelin Tülü Şelalesi


Palovit Şelalesi'nden sonra yeniden Çamlıhemşin merkeze inip oradan son durağımız olan Ayder'e hareket ettik. Ayder'i gezmeden önce Gelin Tülü Şelalesi'ni görmek için Huser Yaylası'na çıktık. Gelin Tülü Şelalesi de tıpkı Palovit gibi Kaçkar Dağları'nda yer alıyor ancak onu en iyi görebileceğiniz nokta Huser Yaylası. Şelaleyi görüp fotoğraflarınızı çektikten sonra yürüyerek hemen aşağıda bulunan Ayder'e inebilirsiniz. 


Türkiye'nin en uzun şelalerinden biri olan doğa harikasının ismi, dağlar ve yeşiller arasında bir tül görünmesinden geliyor. Şelale, 1500 metre uzunluğunda ve dik olarak iniyor. Karadeniz'in sisli havasında şelaleyi yukarıdaki gibi çok hoş bir manzara içinde görebilirsiniz.

Ayder Yaylası


Rize'nin mis gibi havasına doyduğumuz 4. günün sonunda son durağımız Ayder Yaylası oldu. Ayder, Rize'nin hatta Karadeniz'in en ünlü yaylarından biri. Öyle ki yaylada yaşayan pek çok kişi bu popüleriteden yararlanıp evini pansiyon haline çevirip kendine gelir elde etmeye başlamış. Ancak kamp yapmak için çadırlarıyla gelenler de oldukça fazla. Yaylanın yakın çevrelerden piknik için gelen yerli turistlerden şehir ve ülkelerden gelen yabancı turistlere kadar farklı profillerde pek çok ziyaretçisi var.


Kalabalığı sevmeyen, yeni nesil ayaküstü atıştırmacılarını hiç sevimli bulmayan biri olarak yine de Ayder'de çok fazla rahatsız olmadım. İneklerin peşinden koşup bir tepe üzerinde etrafı seyretmek oldukça keyifliydi. Havasından bahsetmiyorum artık. 🍃


Ayder'de temiz havamızı içimize çekip magnetlerimizi, hediyeliklerimizi aradan çıkardıktan sonra yerel bir şarküteriye girip kuymaklık peynir, (Sonrasında hiç uğraşmayıp kaşar peyniri gibi yedik. Çok lezzetliydi.) fındık bar, kaymaklı tulum peyniri aldık. 

Rize'de çok merak ettiğim laz böreğinin de tadına bakma şansım oldu. Laz böreği, klasik börek çeşitlerinden farklı olarak yemek sonrası ya da çay yanında tatlı olarak tüketiliyor. İnce baklava yufkasının arasına harç olarak muhallebi konularak yapılıyor, sonra da şerbetleniyor. Ben çok büyük umutlar beslediğim için azıcık hayal kırıklığına uğradım ancak yine de lezzetliydi. 

Yemek sonrası tura katılanların restoran çalışanlarıyla eğlenceli horon gösterisini uzaktan, bol bol gülerek izledikten sonra otelimize doğru yola çıktık. 🙊

4. gün, tur boyunca en sevdiğim, en keyif aldığım gün oldu. (diğerlerini kötülemiyorum elbette.)

Turun ilk üç gününde neler yaptığımızı merak ediyorsanız aşağıdaki içeriklere göz atabilirsiniz.



Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

22 Ekim 2017 Pazar

Ağustos - Eylül Aylarında Okuduğum Kitaplar - 2017

Selam! 👋

Okuduğum kitapları anlatan içerikler yazmak; sonrasında dönüp bakmam, neler okumuşum, o kitaplar hakkında neler düşünmüşüm görmem açısından çok faydalı oluyor. Ancak nedense ağustos ayında üşendim, "Zaten çok az kitap okudum, onları da diğer ayla birleştireyim." dedim. Bir de Yerdeniz Serisi'nin bende hissettirdiklerini toplu halde yazmak için tüm kitapların bitmesini beklemek istedim.

Ekim ayı bitmeden, henüz sekiz gün daha varken (!) bu iki ayın kitaplarını sizinle paylaştığım için üzerimden bir yük kalkacak, epey rahatlamış olacağım. 🙈


Yerdeniz Büyücüsü Serisi - Ursula K. Le Guin

Ursula K. Le Guin'in fantastik edebiyata bir mihenk taşı gibi eklediği Yerdeniz Büyücüsü Serisi 6 kitaptan oluşuyor:

Yerdeniz Büyücüsü
Atuan Mezarları
En Uzak Sahil
Tehanu
Yerdeniz Öyküleri
Öteki Rüzgar

Pek çok yazara ilham kaynağı olduğu düşünülen bu seride bazı detaylar Harry Potter ve Taht Oyunları kitaplarının yazarlarının Ursula K. Le Guin'den epey ilham aldığını düşünmeme yol açtı.
Öyle ki ilk kitap Yerdeniz Büyücüsü'nü bitirdiğimde Goodreads'e şöyle bir not düşmüşüm:

"Yepyeni bir maceraya çıkıyormuşcasına heyecanla başladığım Yerdeniz Büyücüsü, biterken de serinin diğer kitapları için oldukça meraklanmama sebep oldu. Fantastik kitap tam da böyle olmalı!
Unutmadan; kitapta Harry Potter ile benzettiğim o kadar çok yan vardı ki (uydurduğumu sanmıyorum) Rowling'in ilham kaynaklarından birini de doğrudan görmüş gibi oldum. Pek çok kişinin de benimle aynı duyguları paylaştığını düşünüyorum."

Le Guin, serideki her kitapta farklı bir konuyu ele alıyor ve o konu üzerinden Yerdeniz Büyücüsü'nün ve onun etrafındaki kişilerin hikayelerini anlatıyor. Ben seride en çok Atuan Mezarları ve Tehanu'yu sevdim. Goodreads'te Atuan Mezarları için uzun bir değerlendirme notu yazmışım:

"Atuan Mezarları, okuduğum en sürükleyici ve en ürpertici fantastik kitap olabilir. İlk kitapta tanıyıp temel özelliklerine aşina olduğumuz Yerdeniz Büyücüsü'nün yolu bu kitapta hayatı bir tapınağa sıkıştırılmış genç bir kızla kesişiyor. Kurgunun sağlamlığı, anlatımın gerçekçiliği muazzam bir öyküye kapılıp gitmenize neden oluyor. 

Şu ana kadar bu seri ile ilgili tek şikayetim sonların "pat" diye bitmesi. Ben daha fazla bilgi bekleyip karakterlerin geleceği ile ilgili birkaç bilgi kırıntısı daha edinmek isterken hooop sayfalar tükeniyor. 
Ama bu durumun da çekici bir yanı olduğunu ve yazarın tarzı ile uyduğunu inkar edemeyeceğim. 😊"

Tehanu içinse kısa ama net bir notum olmuş:

"Bu kitaba kadar Yerdeniz Serisi'nin en sevdiğim kitabı Atuan Mezarları olmuştu. Okuduktan sonra aynı hisleri Tehanu için de hissettim. Her iki kitapta da kadın hikayelerinin anlatılması, diğer kitaplara göre bu iki kitabın ayrı bir gizemi olması beni çekti diye düşünüyorum. Bu seri bitince epey bir boşlukta kalacağım sanırım."


Aslında Le Guin fikrini değiştirmese ve bu seri sadece 3 kitaptan oluşacakmış. Yerdeniz Büyücüsü'nde büyümeyi, Atuan Mezarları'nda cinselliği ve En Uzak Sahil'de ölümü anlatan yazar, üçlemenin sonunda büyücüsünün sonunun daha farklı olması gerektiğine ve düşünün yarım kaldığına kanaat getirmiş . Sonrasında da ortaya 3 kitap daha çıkmış. İyi ki de çıkmış yoksa Tehanu'yu hiç okuyamayacaktık. 💛


Özetle hem yazarla hem de bu akıcı, etkileyici kitaplarla tanıştığım için çok mutluyum. "İyi yazılmış fantastik kitap"lara örnek vermeniz gerekirse bu seriyi de eklemeyi unutmayın. 😉

Kelebek ile Mum Işığı - Leonardo Da Vinci


Leonarda Da Vinci'nin sanat ve bilim namına yapmadığı bir şey var mı diye düşünürken üstadın yazdığı masal kitabıyla karşılaştım. Arka kapağa göre kitabın içinde 500 yaşını aşan 12 masal varmış. Çocuk kitaplarına ve masallara bayılan biri olarak bu kitabı okumasam olmazdı. 

Bakalım Goodreads'te bu kitap için değerlendirmem nasıl olmuş?:

"Leonardo Da Vinci yüzyıllar önce sanki diğer yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de oturmuş masallar yazmış. Toplam 12 masaldan oluşan bu minicik kitapta üstadın kendini beğenmişlikten nefret ettiğini görebilirsiniz. Genel olarak kendini beğenen, gözü yükseklerde olanların başlarına ne gibi felaketler gelebileceğine odaklandığı için böyle bir sonuca vardım ben. 😊"

Küçük Feministin Kitabı - Sassa Buregren

Küçük Feministin Kitabı, sadece çocuklar için değil yetişkinler için de zihin açacak, naif, gerçekten saf ve düz bir çocuk mantığıyla yazılmış bir kitap. Eşitlik, beden olumlama ve cinsiyet karmaşasına neden olan yanlış davranışları çürütecek kitabı, hem kendiniz hem de çocuklarınız için kütüphanenize ekleyin derim. 

İnce Memed 1 - Yaşar Kemal


Gelelim 2017 Eylül ayının yıldızına... Yaşar Kemal ile elbetteki tanışmış, başka kitaplarını okumuştum. Ama İnce Memed benim için hep biraz daha beklemem gereken, sanki okuyunca herkesin o bahsettiği muhteşem etkiyi hissedemeyeceğim bir seriydi. Öyle ki "2017'de Mutlaka Okuyacağım 20 Kitap" arasına bu seriyi ekleyip merakımı ve ön yargımı kırmak istedim. Ne kadar doğru bir karar vermişim!

Aslında serinin tümü bitmeden yorum yapmam ne kadar doğru bilmiyorum. Ama ilk kitapta Yaşar Kemal'in roman sanatında ne kadar usta olduğunu, kurguyu, akışı, her karakteri nasıl ince ince işlediğini görünce bunları yazmamam çok tuhaf olurdu. Daha önce roman diye okuduğum birçok kitabın aslında gerçekten roman olmadığını düşündürecek kadar sarstı beni. Bir şeyleri anlatırken sıralamayı doğru yapmak, geçmişi ve anı tam da yerinde okuyucuya sunmak kolay görünür ama hiç de öyle değildir. Umarım tüm kitaplar bittiğinde ucundan azıcık bir şeyler öğrenirim onun kaleminden. 🙏

Dolu dolu geçen iki ayın ardından ekim ayında okuduğum güzel kitaplarla blogu şenlendireceğim. 

Siz de o arada aşağıdaki içerikleri okuyabilir, öneri ve düşüncelerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz!

Sevgiler! 💙