11 Mayıs 2017 Perşembe

Günübirlik Tur : Maşukiye, Abant, Sapanca



30 Nisan'da Anı Tur'un düzenlediği Maşukiye, Abant, Sapanca günübirlik turuna katıldık. Anı Tur ile daha önce; Kapadokya, Galatya (Amasya, Çorum, Tokat), Kuşadası - Pamukkale - İzmir turlarına katılmıştık. "Dünyanın en iyi tur şirketi" olduğundan değil elbette. Ancak turlara göre farklılık gösterse de genel olarak ortalama ve ortalamanın üstünde bir hizmete karşılık iyi fiyatlar sunduğu için bu kez de şansımızı günübirlik turda denedik.


Sabah 6'da yola çıkıp saat 9 gibi Maşukiye'ye yakın bir kahvaltıcıya gittik. Kahvaltı sonrası mekanın bahçesinde dolaşıp biraz fotoğraf çektik. Ardından Maşukiye Şelale bölgesine geçtik. Şelalenin içindeki ormanlık alanda biraz gezindik.



Bu esnada bir parantez açmak istiyorum. Şelale, ağaçlar, doğa çok güzel ancak azıcık güzel bir yer görüp işi ticarete dökmek isteyen halkımız burayı çirkin mekanlar ile dağınık, karmaşık bir hale sokmuş. Şelalelin karşısına geçip bir çay içmek istediğinizde çok da gönlünüze göre bir yer bulmanız zor.


Maşukiye'nin ardından yaklaşık 2 saat süren bir yolculuk sonrası Abant'a vardık. Abant'ın doğası, göl manzarası ve hava harika. Piknik alanları havanın tadını çıkarmak isteyen insanlarla doluydu. Göl kenarında yürüyüş yapmak, manzaranın tadını çıkarmak çok zevkliydi. Gezdiğimiz üç bölge arasında favorim kesinlikle Abant oldu. Fotoğraflardan da kolayca anlayabilirsiniz. 🙈





Gezinin son durağı Sapanca'da sadece sahil bölgesini görme imkanı bulduk. Nisan ayı olmasına rağmen yazlıkçılar gelmişti bile. Küçük, sevimli, göl kenarına kurulmuş bir ilçe Sapanca. Burada çok fazla vakit geçirmeden, göl kenarında bir şeyler atıştırıp birkaç saat dinlenip İstanbul'un yolunu tuttuk. 

Biz genel olarak tur ekibinden ayrı kendi kendimize gezip dolaştık ve güzel havanın, doğanın tadını çıkarmaya çalıştık. Kalabalığı ve tur rehberinin acemiliklerini saymaysak bizim için keyifli bir kaçamak oldu. 

Yeni yerler görmek ve keşfetmek üzere...

Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚







1 Mayıs 2017 Pazartesi

Nisan Ayında Okuduğum Kitaplar - 2017


Karamazov Kardeşler - Dostoyevski

İnsan zihnini, saf iyiliği ve kötülüğü, deliliğin farklı mertebelerini en açık şekilde gösteren Karamazov Kardeşler, küçük (!) bir insanı anlama kılavuzu adeta. Mükemmel kurgusu ile en basit görünen sıradan insanların dahi ne kadar farklı düşünceler, arzular içerisinde olabileceğini gösteren roman, farkı bakış açıları edinmek, çeşitli manevi kavramları yeniden sorgulamak için mutlaka okunmalı!

Hacı Baba'nın Maceraları - James Morier

İnsanoğlunun en çok zevk aldığı şeylerden biri kendisini bir başkasının ağzından dinlemek, onun gözünden görmek bana kalırsa. Orta Doğu'da geçen Hacı Baba'nın Maceraları'nı okurken bize yakın kültürleri, inançları bir İngiliz'in gözünden görme şansını bulmak çok keyifliydi. 
Söylemem gerekir ki James Morier'in olağanüstü gözlem yeteneğini kelimelere aktarış biçimi, iyi ve kötüyü bir terazide trajikomik olaylar ile dengelemesi ve en önemlisi de tarafsız bakış açısı ile kitabın inandırıcılığı muazzam bir noktaya ulaşıyor. Bu sebeple hikaye, kahramanın başından geçen maceralar da bir su gibi akıp gidiveriyor ve kendinizi Tuz Çölü'nde, İran şahın eteklerinin dibinde ya da Zeynep'in yanı başında hissedebiliyorsunuz. 
1824'te bir İngiliz tarafından yazılmış bu kitap, bir "yabancı" tarafından kaleme ele alınmış ama gerçeklik hissi çok yüksek bir eser.



Lağımlaranası ya da Beyoğlu - Bilge Karasu

Bilge Karasu'yu çok seviyorum. Özellikle de Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı romanı ve Usta Beni Öldürsen E hikayesi benim için çok özeldir. Ancak altını çizip düşüncelere daldığım cümlelerine rağmen Lağımlaranası ya da Beyoğlu'nda bir kopukluk, bir yetimlik vardı sanki. Belki de nedeni bu yazıların bir derleme olmasıydı. Nedenini bilemediğim okurken beni uzaklaştıran tuhaf bir his yaşadım. Ama bu diğer kitaplarını okumama, mümkünse hatmetmeme elbette ki engel olmayacak!

Kabuk - Zeynep Kaçar

Zeynep Kaçar Kabuk'ta bir ailenin hikayesini; dağınık, tıpkı hikayeleri gibi karmaşık bir kurguyla anlatmış. Her bir bölümde ailenin farklı kuşaklardaki kadınlarının yaşadıklarını, kendi gözlerinden anlatıldığı roman, bana göre biraz fazla melankolik bir ruha sahip olsa da yine de genel itibariyle yazarın anlatımı, dili çok hoşuma gitti. Kitap, kabuklarını bırakıp ruhlarını ortaya döküveren, bir yanları hep eksik kalmış kadınları konu aldığından bu ismi alıyor bana kalırsa.


Geçen Aylarda Neler Okumuşum?



Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚